9 Mayıs 2014 Cuma

Bitki besin elementleri ve görevleri

1-AZOT NOKSANLIĞI:

Zararlanma daha çok yaşlı yapraklarda görülmektedir. Yapraklar küçük ve yaprak rengi sarı-yeşil portakal sarısından kırmızıya kadar değişebilir. Yapraklar sanki sonbahardaki dökülmeye benzer renk alırlar ve aşağıdan yukarıya doğru bir yön takip edip dökülür. Yaşlı yapraklar esmerleşir ve kuruyup erken dökülür. Sürgünler kısa-ince kalır. Çiçek teşekkülü iyi olmaz çiçek sayısı azalır. Çiçekler küçük ve renkleri bozuktur. Kökler sürgünlere oranla daha uzundur ve yan kök teşekkülü azdır. Bitkilerde tohum ve meyvede azalmaktadır.


2-FOSFOR NOKSANLIĞI:

Bitkide çiçek açma, döllenme, kök ve tohum gelişiminde etkilidir. Zararlanma daha çok yaşlı yapraklarda görülür. YAPRAK koyu yeşil renkli, kenarları kırmızımsı mor olmaktadır. Yaprak kenarlarında yarım ay şeklinde sarımsı kahverengi-siyah benekler oluşur. Erken yaprak görülür. Yapraklar donuklaşır ölür. Gelişme zayıf ve muntazam değildir. Sürgün zayıf, yan sürgün teşekkülü azdır. Çiçek ve tomurcuk teşekkülü çok azdır. Çiçekler küçük ve renkleri bozuk, kök teşekkülü zayıf saçak kök azdır. Renk kırmızımsı kahverengidir, (enfeksiyon hastalıklarına karşı hassasiyet fazlalaşır). Fosfor fazlalığı demir ve diğer maddeleri tutar ve onların noksanlık arazlarını ortaya çıkarır.

3- POTASYUM NOKSANLIĞI :
Bitkinin kış soğuklarına karşı dayanıklılığını artırır, yapraklarda solunumu düzenler, su-tuz dengesini ayarlar, dane kalitesini yükseltir. Noksanlığı kumlu, hafif tekstürlü topraklardaki bitkilerde daha çok görülür.
Noksanlığında;
Yaşlı yaprakların kenar ve uçları kahverengi bir renk almaktadır. Yapraklarda kuruma görülür ve daha sonra pas gibi lekeler görülür.Başlangıçta gelişme kuvvetli ve sürgün teşekkülü iyidir.Fakat çiçeklenme dönemi başlayınca gelişme aniden zayıflamakta ve bitki çabucak solmaktadır. Çiçek rengi beyaz ve çiçek küçüktür. Kökler uzundur fakat saçak kök azdır. Ayrıca kökte sarımsı ifrazat görülebilir. Bitki mantari hastalıklara çabuk yakalanır. Bazı bitkilerde gülde olduğu gibi potasyum noksanlığı etkisiyle demir noksanlığı da ortaya çıkmaktadır. Fazla potasyum Azot ve Magnezyum alımlarını engeller.


4- KALSİYUM NOKSANLIĞI :
Zararlanma daha çok genç yapraklarda görülür. Gelişme zayıftır. Sürgün ucundaki yapraklar çengel şeklindedir. Yapraklar uç ve kenarlarından itibaren kurumakta ve yırtılmaktadır. Uçtaki tomurcuklar ölür.


5-MAGNEZYUM NOKSANLIĞI :
Zararlanma daha çok yaşlı yapraklarda meydana gelir.yaprak beyaz-yeşil bir renk alıp yaprak sapı incelmektedir. Yaprak ucu ve kenarı yukarıya doğru kıvrılır. Çiçek teşekkülü önemli derecede azalmaktadır, kökler kısa ve ifrazatlıdır. Araz potasyum gübrelemesi yapılmadan, Azot (N) kaynağı olarak da Amonyum kullanılmak suretiyle giderilebilmektedir. Magnezyum fazlalığında verim azalır.


6- KÜKÜRT NOKSANLIĞI :
Zararlanma daha çok genç yapraklardadır.Genç yapraklar sarımsı renk almakta,Yaprak damarları iç kısımda daha açık renge dönüşmektedir. Gelişme zayıftır. Kökte çok sayıda dallanma olur ve kök rengi beyazdır. Kükürt fazlalığı halinde ise yapraklar beyazlaşır. Yaşlı yapraklarda kırmızı mor benek oluşur.

27 Nisan 2014 Pazar

Besinlerde Bulunan Kimyasal Kirleticiler

Kimyasal maddelerin gıdaları kirletmesi tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunudur. Besinlerdeki istenmeyen kalıntılar doğal, çevresel kirleticiler, tarımsal kimyasallar, veteriner ilaçları, hormonlar, paketlemede kullanılan plastiklere kadar geniş bir dağılım göstermektedir. Üretim ve işleme aşamalarında iyi tarım ve iyi üretim uygulamalarına uyulmadığında tarımda kullanılan kimyasallar, veteriner hekimlikte kullanılan ilaçlar ve gıda katkı maddeleri gibi çeşitli kimyasal maddeler sağlık açısından büyük tehlikeler yaratabilmektedir. Besinlerdeki kirlilik miktarlarını coğrafik ve iklimsel koşullar, tarımsal uygulamalar, yerel endüstriyel faaliyetler ve besin hazırlama ve depolama uygulamaları gibi çeşitli faktörler etkilemektedir.Her gıda maddesi bu kimyasal kirleticilerden birden fazlasını taşıyabilir.Bu kirliliklerin konsantrasyonları çok düşüktür. Bu konsantrasyon genellikle %0.01’den azdır. Ancak kimyasal kirleticilerden bazıları son derece
toksiktir. Sıfır kimyasal kirliliği olan hiç bir besin yoktur. En saf ve temiz bir besin olarak bilinen anne sütü dahil, başta dikloro difenil trikloroetan(DDT), hekzaklorosiklohekzan (BHC) ve poliklorofenibifeniller gibi klorlu bileşikler olmak üzere 100’ün üzerinde kimyasal kirlilik taşımaktadır.
Yine içme suyunda 600 civarında kimyasal madde saptanmıştır. Binlerce kimyasal madde gıdalarla insana ulaşır. Her kimyasal madde alınan miktarına (dozuna) bağlı olarak zararlı etki gösterir.

17 Nisan 2014 Perşembe

Açıktohumlular (Gymnospermae)

Açıktohumlular (Gymnospermae):
Çoğunlukla ağaç ya da ağaççık, seyrek de olsa çalı biçiminde olan bitkilerdir. Bütünüyle odunsu olan bu bitkiler,genellikle yapraklarının tamamını birden dökmediği için dört mevsim yeşil kalabilirler. Yaprakları çoğunlukla iğnemsidir. Bununla birlikte pulsu, yelpaze, şeritsi ya da tüysü tipte yapraklı olanları da vardır.Odun boruları (ksilem) ve soymuk boruları (floem) yapılarından oluşan vasküler sisteme sahiptirler. Odun yapıları gövdede bir daire üzerine dizilmiş açık koleteral iletim demetleri içerir. Bu nedenle de ikincil kalınlaşma gösterirler.Bir ya da iki eşeyli bitkilerdir. Genel olarak erkek kozalaklar bir eksen üzerinde üstüste binmiş yapıda mikrosporofillerden oluşmuştur. Pul ya da kalkan biçiminde olan mikrosporofillerin karın kısmında çoğunlukla 2 bazen 4 polen kesesi (mikrosporangiyum) gelişir. Bu keselerde bulunan mikrospor ana hücresi, mayoz bölünme geçirerek mikrosporları, bunlar da polenleri verir. Açık tohumlularda polen üretimi oldukça fazla olup, her bir erkek kozalak birkaç milyon polen üretebilir. Bazı üyelerinin polenlerinde, polenin rüzgarla uçmasını sağlayan 2-3 hava keseciği bulunabilir.Dişi kozalak genelde erkek kozalağa benzer. Bir eksen üzerinde sarmal dizilmiş makrosporofillerden oluşmuştur.Her bir makrosporofilin üst kısmında iki tohum taslağı bulunur. Tohum taslaklarında da makrosporangiyumlar yer alır.Bu gruptaki bitkilere Açık Tohumlular denilmesinin nedeni; tohumun bir yapıyla kapanmamış olarak açıkta bulunmasıdır. Tozlaşmaları genelde rüzgarla olur. Doğrudan doğruya mikrofil üzerine gelen polenler, polen odacığında çimlenirler ve polen tüpü oluşur. Bu sırada generatif hücrenin çekirdeği bölünerek iki sperma çekirdeği verir. Polen hortumuyla arkegonyumlar içine sokulan bu sperm çekirdekleri yumurta hücresini döller. Embriyonun etrafında tohum kabuğu (testa) bulunur. Döllenmeden sonra tohum taslağı örtüsü genellikle odunsu bir yapı kazanır; ancak bazı gruplarda meyveyi andıran bir yapı da ortaya çıkabilir. Tohumların olgunlaşma süreleri 1-3 yıl arasındadır. Günümüzde 600 ile 1000 türle temsil edilmektedirler.


Gymnospermae 3 sınıfa ayrılır.
1. Classis (Sınıf): Cycadopsida

2. Classis (Sınıf): Coniferopsida

3. Classis (Sınıf): Gnetopsida



1. Classis (Sınıf): Cycadopsida (Sikatlar)
Kambiyum büyümesi sürünme biçiminde olan tohumlu bitkilerdir. Tüysü yapıda, palmiye ya da eğreltiotlarının yapraklarına benzer yapraklara sahiptirler. Tohum taslağı (ovül) kapalı değildir. Sperm kamçılı ve hareketlidir; fakat tohum taslağı içine polen tüpüyle taşınırlar.


Üç takıma ayrılırlar:
1. Ordo (Takım): Pteridospermales

2. Ordo (Takım): Cycadales

3. Ordo (Takım): Bennettitales



2. Classis (Sınıf): Coniferopsida (Koniferler)
Bazı üyeleri fosil olmuş, erkek ve dişi kozalakları ayrı olan, genelde iğne yapraklı, ağaçsı bitkilerdir.
Başlıca üç takıma ayrılır:
1. Ordo (Takım): Cordaitales

2. Ordo (Takım): Ginkgoales

3. Ordo (Takım): Coniferales


3. Classis (Sınıf): Gnetopsida
Açıktohumlu bitkilerin bu sınıfı, bitki tarihi ve filogenik yönden çok önemlidir. Fosillerinin bulunmayışı ve çok özel karakterler taşımaları nedeniyle, Kapalıtohumluların evriminde önemli işlevleri olduğu ve evrimlerinin sonuna geldikleri düşünülür.Çoğunlukla Açıktohumlu karakteri taşımalarına rağmen, sekonder odunlarında trakelerin bulunuşu, takımlarından birinde bulunan bitkilerde geniş ve ağsı damarlanma gösteren yaprakların varlığı, çiçeklerinde basit bir periantın olması, iki tohum çeneği (kotiledon) içermeleri, tozlaşmada entogamiye rastlanması ve reçine kanalları içermemeleri, bu sınıfın Açıktohumlularla Kapalıtohumlular arasında da geçit oluşturmuş olabileceğini düşündürmektedir.
Bu sınıfın 3 takımı vardır:

1. (Ordo) Takım: Ephedrales

2. (Ordo) Takım: Welwitschiales

3. (Ordo) Takım: Gnetales

12 Nisan 2014 Cumartesi

Bitki doku kültürleri

Bitki doku kültürü; aseptik şartlarda, yapay bir besin ortamında, bütün bir bitki, hücre (meristematik hücreler, süspansiyon veya kallus hücreleri), doku (çeşitli bitki kısımları=eksplant) veya organ (apikal meristem, kök vb.) gibi bitki kısımlarından yeni doku, bitki veya bitkisel ürünlerin (metabolitler gibi) üretilmesidir.

Yeni çeşit geliştirmek ve mevcut çeşitlerde genetik varyabilite oluşturmak doku kültürünün temel amaçları arasında sayılabilir. Bu nedenle bitki doku kültürleri genetiksel iyileştirme çalışmalarında önemli bir rol oynamaktadır. Ayrıca kaybolmakta olan türlerin korunmasında ve çoğaltılması zor olan türlerin üretiminde, çeşitli doku kültürü yöntemleri rutin olarak uygulanmaktadır.

Bitki doku kültürü işlemlerinde ve genetik iyileştirmelerde kullanılan temel sistem bitki rejenerasyonu yani bitkinin hücre, doku ve organlarından klonlanmasıdır. Bitki rejenerasyonu, kültürü yapılan hücrelerin özellikleri itibariyle üç kısımda incelenebilir; 1) organize olmuş meristematik hücreleri ihtiva eden somatik dokulardan rejenerasyon, 2)meristematik olmayan somatik hücrelerden rejenerasyon ve 3) mayoz bölünme geçirmiş gametik hücrelerden rejenerasyon. Birinci tip rejenerasyonda uç ve yan
meristemlerden bitkiler çoğaltılır. Buna meristem kültürü yoluyla klonal çoğaltım denilir. Elde edilen hücreler tamamen donör (verici) bitkiye benzerler. İkinci tip rejenerasyon;doğrudan bir bitki parçasının (eksplant denilir) kesilmiş yüzeylerindeki belirli somatik hücrelerin bir kısmının genellikle besin ortamına ilave edilen bitki büyüme düzenleyicilerinin (özellikle oksin ve sitokininler) etkisiyle bölünerek ve organize olarak, organları ve daha sonra da bitkiyi (direkt organogenesis) veya bir somatik hücrenin sürekli bölünerek embriyo ve daha sonra da tam bir bitkiyi oluşturması (direkt somatik embriyogenesis) şeklinde olabilir. Ayrıca her iki durum, belirli bir kallus, proto­kallus veya
hücre süspansiyonu oluşumu devresinden sonra da ortaya çıkabilir (indirekt rejenerasyon). Ortaya çıkan bitkilerde bazı kalıtsal veya geçici varyasyonlar oluşabilir. Son olarak normal kromozom sayısının yarısını ihtiva eden hücrelerden de direkt veya dolaylı yollarla bitki rejenerasyonu olabilir. Bu durumda donör bitkinin kromozom sayısının yarısına sahip, genellikle steril olan haploid bitkiler elde edilebilir. Bu bitkicik, doku veya hücrelerde kromozom katlaması yoluyla fertil (dihaploid veya katlanmış haploid) bitkiler elde edilir.

Bitki doku kültürlerinin bitki ıslahındaki uygulama alanları
Türler arası melezlemelerden sonra embriyo kültürü: Zigot oluşumundan sonra ortaya çıkan (post­zigotik) uyuşmazlıklar in vivo melezlemelerde embriyo oluşumunu veya oluşan embriyoların yaşamalarını engellemektedir. Bu embriyolar özel besin ortamlarında doku kültürü ile geliştirilmekte ve yeni melez bitkiler elde edilebilmektedir. Bu tekniğe embriyo kurtarma tekniği denilmektedir.

Haploid bitki üretiminde anter (polen) ve yumurtalık (ovül) kültürü: Özellikle kendine döllenen bitkilerde yapılan klasik bitki ıslahı melezlemeleri sonrası, hatların saflaştırılması(homozigotlaşması) uzun zaman almaktadır. Mayoz bölünme geçirmiş haploid sayıda kromozoma sahip hücrelerde (polen/mikrospor veya megaspor) veya bu hücreleri ihtiva eden bitki kısımlarının (anter veya yumurtalık) doku kültürü yoluyla elde edilen hücrelerinde veya rejenerantlarında yapılan kromozom katlanması sonucu %100 homozigot bitkiler elde edilebilmektedir. Bu tekniğe in vitro haploidi tekniği denir.
Somaklonal varyasyon: Kallus oluşturan veya totipotent olup yeni bitkiler meydana getirebilen hücreler uzun süreli kültürlerde veya kısa süreli de olsa yüksek bitki büyüme düzenleyicileri içeren ortamlarda bu yeteneklerini (kompotens) yitirebilmektedirler. Bu hücrelerden oluşan yeni bitkilerde gen veya kromozom bozuklukları sonucu kalıtsal ve fenotipik varyasyonlar (somaklonal varyasyon) ortaya çıkmaktadır. Bu varyasyonlar, yeni çeşit geliştirme ve iyileştirmelerde ıslahçılar tarafından kullanılmaktadır. Somaklonal varyasyon sonucu ortaya çıkan değişiklikler arasında, bazı pigmentlerin yapısındaki farklılaşmalar sonucu çiçek renginin, yaprak ve çiçek morfolojisinin, tohum veriminin, bitki canlılığı ve iriliğinin, uçucu yağ kompozisyonu ve hastalıklara tolerans veya dayanıklılığın değişmesi sayılabilir.

İn vitro seleksiyon: Tek hücre seviyesinde; tuz, herbisitler, patojenler vb. faktörlere karşı dayanıklılığa göre yapılan seleksiyonlar sonucu, bu hücrelerden elde edilen bitkilerde ilgili faktörlere dayanıklı veya toleranslı bitkiler ortaya çıkabilir. Bu tekniğe in vitro seleksiyon denilmektedir.

İn vitro döllenme: Bazı durumlarda (özellikle dış ortama alıştırılamayan bitkilerden tohum almak için) doku kültürü ile elde edilen bitkiler laboratuvar şartlarında tozlaştırılmaktadır. Fakat bu uygulama çok sınırlı kalmıştır.

İn vitro germplazm muhafazası: Totipotent hücrelerin in vitro kültürü, kallus veya süspansiyon hücreleri şeklinde uzun süreli olarak veya belirli aralıklarla yeniden oluşturularak saklanabilir ve ihtiyaç duyulduğunda bu hücrelerden yeni bitkiler oluşturulabilir. Alternatif olarak ilgili hücreler, meristemler veya elde edilen minyatür bitkiler düşük sıcaklıkta (40C), çok az besin maddesine ve alana ihtiyaç göstererek aseptik şartlarda saklanabilir (1­4 yıl). Benzer şekilde çok düşük sıcaklıklarda –196 0C), sıvı azot içinde doku ve hücreler hızlı bir şekilde dondurulup saklanabilirler. Bu doku kültürü teknikleri in vitro germplazm muhafazasında önemlidir ve gen ve tohum bankalarına alternatif oluşturmaktadır.

Somatik hücre melezlemesi (protoplast füzyonu): Protoplast füzyonu ve somatik melezleme, pre­zigotik eşeysel uyuşmazlıklar nedeniyle, klasik melezleme ile elde edilemeyen hibritlerin elde edilmesinde kimyasal ve fiziksel metotlar kullanılarak uygulanan bir tekniktir. Elde edilen somatik melez hücreden (heterokaryon), kallus oluşumu ve bitki rejenerasyonu yoluyla yeni bitkilerin elde edilmesi sistemin en önemli ve en gerekli parçasıdır. Bu işlem genel anlamda genetik kopyalamadır ve bitkilerde yaklaşık 30 yıldan beri uygulanmakta olup en başarılı örneği tütün bitkisinde görülmüştür.

Gen transferi: Doku kültürlerinin bitkileri iyileştirmede en önemli ve yaygın olarak kullanılan uygulamalarından birisi de, gen veya genlerin bitkilere aktarılmasıdır. Bunun için mutlaka tekrarlanabilir bir hücre­bitki rejenerasyonu (organogenesis ve somatik embriyogenesis) sistemine ihtiyaç vardır.

Bitki doku kültürünün ticari ve ıslah dışı uygulamaları
Hastalıksız bitki elde edilmesinde meristem kültürü: Tüm apikal meristem veya buradan alınan küçük embriyonik parçalar kültüre alınarak uygulanan tekniğe meristem kültürü denir. Çok az miktarlarda bitki büyüme düzenleyicileri ilave edildiğinde uç ve yan meristemlerden birçok yeni bitkicikler elde edilebilmektedir. Bu metotla elde edilen bitkiler her bakımdan birbirinin benzeridirler.

Mikroçoğaltım: Organize meristemlerden, henüz olgunlaşmamış veya olgunlaşmasını tamamlamış somatik hücrelerden direkt (organogenesis veya somatik embriyogenesis)veya indirekt (kallus, protoplast vb.) yollarla bitkilerin çoğaltılması ve köklendirilmesi işlemine genel olarak mikroçoğaltım denilmektedir. ABD'de doku kültürünün ticari uygulaması 1970' de başlamış (orkidelerde ve süs bitkilerinde) ve bu yolla elde edilen ürünlerin pazar değeri bu gün yılda 15 milyar dolara ulaşmıştır. Daha az sürgün elde edilmesine rağmen uç ve yan meristemlerden kitle çoğaltım ticari olarak diğerlerinden daha fazla kullanılan bir metottur.Aşağıda bir videoda ticari doku kültürü üretim laboratuvarından görüntüler vardır. Benzer konularda diğer videolar da görülebilir. Tüm çalışmalar steril şartlarda laminar hava akışlı kabin içinde yapılmaktadır.

Sentetik tohum üretimi (somatik embriyolar): Somatik embriyoların çeşitli metotlarla kaplanması sonucu sentetik (yapay) tohumlar elde edilmektedir. Sentetik tohumların,hibritlerin somatik çoğaltımında, erkısır ve ebeveyn hatların muhafazasında ve odunsu bitkilerin elit genotiplerinin elde tutulmasında kullanımı konusunda oldukça fazla çalışma yapılmaktadır.

Sekonder metabolit üretimi (kallus­hücre süspansiyonları): İn vitro hücre kültürleri sekonder metabolit üretiminde de önemli bir kaynak olarak görülmektedir. Bitki sekonder metabolitleri, bitki büyüme ve gelişmesinde doğrudan kullanılmayan maddelerdir. Işık mikroskobu ile görülebilen sekonder metabolitlerin (tanenler, antosiyaninler,karetenoitler) yanında UV ışığı ile görülebilenleri (alkaloitler) de vardır. Son yıllarda sekonder metabolit üretimi için ot verimi yüksek, çok yıllık, geniş adaptasyon kabiliyetine sahip ve azotlu gübre kullanımı oldukça az olan yonca, alternatif bir bitki olarak gösterilmektedir. İlgili enzim alındıktan sonra yoncanın geriye kalan kısmı ot olarak kullanılabilir

Kimeralar: Doku kültüründe, özellikle süs bitkilerinde üzerinde önemle durulan konulardan birisi de kimeralardır. Kimerik bitkiler; farklı türlerin protoplastlarının karışık kültürü ve bitki rejenerasyonu, mutasyon uygulamaları sonucu bitki rejenerasyonu çalışmaları, apikal meristemle ilgili yapılan mikro­cerrahi çalışmaları ve gen transferi yapılması sırasında, bir bitkiyi oluşturan bütün hücrelerin ilgili gen veya genleri taşımaması durumlarında (özellikle partikül bombardımanı metodu ve apikal meristemler kullanıldığında)elde edilebilmektedir.

Bitki doku kültürlerinin temel araştırmalardaki uygulamaları
Doku kültürü, protoplast izolasyonu ve füzyonu, hücre, doku ve bitki beslenmesi, sitogenetik çalışmalar, morfogenesis çalışmaları ve biyolojik azot fiksasyonu gibi temel araştırmalarda da kullanılmaktadır. Bu tür araştırmalar genellikle sistem geliştirmede faydalı olmaktadır.

Doku Kültüründe Temel Teknikler
Doku kültürü işlemleri bir çok aşamadan oluşmaktadır. Bunlar: 1) Uygun bir laboratuvar düzeninin kurulması, 2) Kullanılacak bitki parçalarının (eksplant) ve besin ortamlarının seçimi, hazırlanması ve sterilizasyonu, 3) Kallus ve hücre süspansiyonlarının oluşturulması, 4) Kallus veya hücre süspansiyonlarından veya doğrudan somatik veya gametik hücrelerden bitki rejenerasyonunun uyarılması (organogenesis, somatik embriyogenesis veya meristem çoğaltımı yoluyla), 5) Oluşan sürgünlerin çoğaltılması ve boylarının uzatılması, somatik embriyoların olgunlaştırılması, 6) Uzayan sürgünlerin köklendirilmesi, 7) Köklenen bitkilerin dış ortama alıştırılması (aklimatizasyon). Bunlar arasında en önemlisi, uygun laboratuvar imkanlarının sağlanmasıdır.

Doku Kültüründe en önemli konu steril işlemleri yapabilecek bazı temel alet ve ekipmanlara veya iyi bir laboratuvara sahip olmak gerekmektedir. Doku kültüründe en temel konular bitki parçaları ve kullanılacak alet ekipmanların iyice temizlenmesi (sterilizasyon), besin ortamlarının hazırlanması ve kültüre alınacak yerin belirlenmesidir.

9 Nisan 2014 Çarşamba

Kansızlığa(Anemi) karşı kullanılan besinler

Demir, vücudumuz için temel bir mineraldir. Vücutta üretilmediği için besinler yoluyla yeterli miktarda alınması gerekir. Demirin en önemli görevlerinden biri; hemoglobin (oksijen taşıyan kırmızı kan hücreleri) yapımıdır.

Bu kırmızı kan hücreleri, vücudu baştan aşağı dolaşıp oksijeni tüm hücrelere taşır. Yeterli demir olmadığında ise, vücut kan hücresi yapımında zorlanır ve doku-organlar düzgün çalışmaları için gerekli olan oksijeni alamazlar. Demir, bağışıklık sistemi ve bilişsel performans için de gereklidir. Bu nedenle demir alımı; sadece çocukluk, gebelik, menopoz döneminde değil, her dönemde, kadın-erkek fark etmeksizin her bir birey için çok büyük önem taşımaktadır.

Kandaki demir miktarı, hemoglobin ve hematokrit (hematokrit kandaki eritrositlerin (Rbc) hacim olarak oranını ifade eden terim) değerlerinin düşük çıkmasıyla ölçülür. Demir eksikliği anemisi olan birçok kişide belirti ve işaretler hemen görülmeyebilir, çünkü vücuttaki demir depoları yavaş yavaş boşalır. Ancak halsizlik ve güçsüzlük, yüzde ve deride solgunluk, çabuk yorulma, hızlı kalp atışları, baş dönmesi, asabiyet, iştahın azalması gibi bazı belirtiler anemi göstergesi olarak kabul edilir. Özellikle kış aylarında el ve ayaklarda üşüme gibi belirtilerle de kendini gösterir.

Demir, birçok besinde doğal olarak bulunmaktadır. Hayvansal kaynaklı besinlerden alınan demir (emilim oranı yaklaşık %25), bitkisel kaynaklı besinlerden alınan demire (emilim oranı yaklaşık %5) göre daha kolay emilir. Hayvansal kaynaklı besinlerde koyu kırmızı rengi hemoglobin sağlar. Etin rengi ne kadar koyu ise, demir miktarı o kadar yüksektir demektir. Örneğin; beyaz etlerde de koyu renkte olan hindi etinin demir oranı, tavuğa oranla daha yüksektir.

Ailenizin Rahatlıkla Tüketebileceği Demiri Daha Yüksek Olan Besinler;

· Kırmızı et

· Hindi

· Yumurta

· Kuru baklagiller (kuru fasulye, mercimek, nohut, iç bakla, barbunya gibi)

· Yağlı tohumlar (fındık, ceviz, badem gibi)

· Zenginleştirilmiş tahıllar

· Taze bezelye, börülce, fasulye, yeşilbiber

· Taze meyveler kavun, çilek, dut, muz gibi)

· Yeşil yapraklı sebzeler (maydanoz, nane, roka, ıspanak, pazı, brokoli, dereotu gibi)

· Pekmez,Tahin helvası

· Kuru meyveler (kuru üzüm, kuru erik, kuru incir, hurma, kuru kayısı gibi)

· Demirle zenginleştirilmiş mısır gevrekleri, yulaf

****Demir emiliminizi arttırmak istiyorsanız, C vitamini ile birlikte tüketmeyi tercih edin. Çünkü C vitamini, demirin vücutta daha iyi kullanılmasını sağlar. Bu nedenle, C vitamini içeren meyve-sebzelerden (kuşburnu, kivi, turunçgiller, çilek, brokoli, domates, yeşil yapraklılar, biber, kavun gibi), günlük olarak mutlaka aldığınıza emin olun. Örneğin; emilimi arttırmak için; portakal suyunun içine pekmez karıştırabilir, sebzeleri et/kıyma ile pişirebilir, kurubaklagil yemeklerinin yanında bol limonlu salata tercih edebilirsiniz.

***Demir hapları: Eğer demir seviyeleriniz çok düşükse (anemikseniz), doktorunuz tarafından demir takviyesi kullanmanız için öneri alabilirsiniz. Bu ilaçları kullanırken konstipe (kabızlık durumu) olma olasılığı yüksektir. Bunu önlemek için, taze sebze ve meyve, lif ve su tüketimini diyette arttırmak önem taşır.

**Günlük gereksinim, erkekler için 10 mg, kadınlar için 18 mg, gebelik dönemi için 27 mg, emzirme dönemi için 18 mg, ergenlik dönemi için 15 mgdır.

*Yetişkin bir kadın günlük gereksinimini besinlerle nasıl karşılayabilir?

4 adet köfte (az yağlı dana eti-120 gr) = 3.6 mg

1 dilim peynir (az yağlı-30 gr)= 0.1 mg

2 su bardağı süt = eser miktarda bulunur.

3 porsiyon meyve (kivi, kuru meyveler) = yaklaşık 3.0 mg

1 porsiyon kuru baklagil yemeği (60 gr) = 4.2 mg

Bol yeşillikli salata (100 gr) = 5 mg

5 dilim ekmek = 2 mg

Fındık/badem/ceviz (yaklaşık 10 gr) = 0.3 mg

Toplamda; vücuda, 18.2 mg demir alımı sağlanmış olacaktır.

8 Nisan 2014 Salı

7 soruda tohumculuk sektörü



1- Hibrid tohum nedir? GDO ile ilgisi varmı?

Hibrid veya melez tohum, aynı bitki türüne ait ve uzak akraba konumunda olan iki

doğal bitki kümesi veya popülasyonundan (örneğin A ve B) seçilen saf hatların veya

bireylerin birbirleri ile çaprazlanması (A x B) sonucunda elde edilen ilk nesil (f1) melez

tohumlardır. Hibrid tohumlar sadece bir kez kullanılabilir. Bu nedenle her yıl yeniden

satın alınması gerekiyor. Hibrid– melez tohumlar ıslah edilirken genetik mühendisliği

teknikleri kullanılmadığı gibi, bu tohumlar başka canlı türlerine ait gen taşımazlar. Bu

nedenle kamuoyunda yaygın olarak bilinenin aksine hibrid tohum genetiği

değiştirilmiş(GDO) tohum değildir.




2-Türkiye’nin tohum üretimi ne kadardır?

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tohumculuk Daire Başkanlığı verilerine göre, Türkiye’nin

2009’da toplam tohum üretimi 385 bin 61 ton oldu. Bu üretimin çok büyük

bölümünü hububat ürünleri oluşturuyor. Buğday tohumu üretimi 227 bin 852 ton ile

ilk sırada yer alırken, arpa tohumu üretimi 36 bin 144 ton, mısır tohumu üretimi 28 bin

921 ton olarak gerçekleşti. Patates tohumu üretimi 58 bin 877 ton olarak

gerçekleşirken, pamuk tohumu üretimi de 10 bin 811 ton oldu. En çok tartışılan sebze

tohumu üretimi 2 bin 758 ton oldu. Türkiye’nin toplam tohum pazarının büyüklüğü

600-650 milyon dolar büyüklüğünde olduğu tahmin ediliyor.




3- Tohum ithalatı ve ihracatında durum nedir?

Türkiye’nin 2002 yılında 19 bin 227 ton olan tohum ithalatı 2009 yılı itibariyle 30 bin

267 tona ulaştı. Tohum ihracatı ise aynı dönemde 8 bin 112 tondan 21 bin 816 tona

ulaştı. Tohum dış ticaretine sadece miktar olarak bakmak yanıltıcı olur. Çünkü hububat

tohumu ile sebze tohumu arasında çok büyük fiyat farkı var. Bu nedenle tohum dış

ticaretinde miktardan çok değere bakmakta yarar var. Türkiye, 2009’da 71 milyon

dolarlık tohum ihraç etti. En fazla ihracat yapılan ülkeler arasında İtalya, Ukrayna,

Fransa, Rusya , Almanya ve İspanya bulunuyor. Aynı dönemde Türkiye’nin tohum

ithalatı ise 150 milyon dolar oldu.Dış ticaret verilerine göre Türkiye tohumda net

ithalatçı konumunda.




4- Türkiye, tohumculukta kendi kendine yeterli bir ülke midir?

Hububat tohumunda Türkiye, kendi kendine yeterli konumda. Fakat, sebze tohumu

üretiminde Türkiye kendi kendine yeterlilikten çok uzak. Bazı ürünlerde tohumluk

ithalatı her geçen yıl artıyor. 2002’de hibrid mısır tohumu ithalatı 784 ton iken 2009’da

4 bin tona ulaştı. Sebze tohumu ithalatı ise aynı dönemde 1148 tondan 2 bin 498

tona çıktı.Türkiye, sebze tohumunda yüzde 30’unu iç piyasadan karşılarken yüzde

70’ini ithal ediyor. Hedef 2013’te yerli sebze tohumu üretimini en az yüzde 50’ye

çıkarmak.




5- Tohumculukta kamu özel sektör payı nasıl bir seyir izliyor?

Tohumluk üretiminde özel sektörün payı hızla artıyor. Pek çok tohum çeşidinde özel

sektörün payı yüzde 100 oranında. 1995 yılında buğdayda yüzde 3, Arpa’da yüzde 4,

pamukta yüzde 1 ve yem bitkilerinde yüzde 10 olan özel sektör tohum üretim payı

2009 sonu itibariyle buğdayda yüzde 45’e, arpada yüzde 49’a, pamukta yüzde 100’e

ve yem bitkilerinde yüzde 59’a ulaştı. hibrid mısır, hibrid ayçiçeği, patates ve sebzede

özel sektörün payı yüzde 100. Verilerden de anlaşılacağı üzere kamu kesimi tohum

üretimini büyük ölçüde özel sektöre bırakmış görünüyor.




6- Sertifikalı tohum üretimi ve kullanımı destekleniyor mu?

Evet, destekleniyor. Tarım Bakanlığı tarafından, yapılan desteklemelerle, yurt içi üretim

ve yatırım yapan özel sektör tohumculuk kuruluşlarının alt yapılarını güçlendirmek,

tohumluk üretim kapasitelerini artırmak, teknoloji transferi gerçekleştirmek, ihtiyacın

ithalatla karşılanması yerine yurt içi üretimden sağlanması ve ithalatın azaltılmasını

sağlamak, kamu tohumluk üretimi yerine, özel sektör üretiminin artırılması ve kamu

yükünün hafifletilmesi hedefleniyor. Sürdürülebilirlik ilkesi çerçevesinde kaliteye,

teknoloji kullanımına ve çevre koruma önceliklerine göre bitkisel üretim faaliyetinde,

yurt içinde üretilip sertifikalandırılan tohum kullanan çiftçilere dekar başına destekleme

ödemesi yapılıyor.Tohumculuk sektörünün uluslararası rekabete uygun bir şekilde

gelişmesini sağlamak için, yurtiçi tohumluk üretiminin yetersiz olduğu bazı türlerde, yurt

içinde sertifikalı tohumluk üreten/ürettiren özel sektör tohumculuk kuruluşlarına yurtiçi

sertifikalı tohumluk üretimi desteği ödenmektedir.Sertifikalı tohum üretimi ve kullanımı destekleme kapsamında 2009 yılı sonu itibariyle 438 bin çiftçiye 182 milyon lira sertifikalı tohum kullanımı, üreticilere de 28 milyon lira üretim desteği ödendi.




7- Tohumculuk Yasası ne zaman değiştirildi? Anayasa Mahkemesi Yasası’nın

hangi maddesini iptal etti?

Tohumculuk Yasası 2006’da değiştirildi. Anayasa Mahkemesi, Ana Muhalefet Partisi

CHP’nin başvurusu üzerine, Yasada 15′inci maddede yer alan ‘gerek gördüğünde

kamu bazı yetkilerini özel hukuk tüzel kişiliklerine devreder’ hükmünü 8′inci maddedeki

‘denetim’ faaliyeti açısından iptal etti. Denetim yetkisinin özel hukuk tüzel kişilerine

devrini uygun görmedi. Uygulamayı etkileyecek bir iptal değil. Tohumculuk konusunda

çalışmaları ile bilinen Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tayfun Özkaya’ya göre,

Kanunun 15. maddesinde tohumculukla ilgili Tarım ve Köyişleri Bakanlığının üretime yön

verme, sertifikasyon, tohumluk ticaretine yön verme, piyasa denetimi gibi yetkilerinin

Türkiye Tohumcular Birliğine, Üniversitelere veya özel hukuk tüzel kişilerine (örneğin

şirketlere) verilmesi öngörülüyor. Anayasa Mahkemesi’nin kararı denetim hariç, diğer

yetkilerin devredilmesini engellemiyor.

6 Nisan 2014 Pazar

Ziraat Terimleri Sözlüğü

A ­
Abscission : Dökülme (yaprak,meyve vs vs..)

Adventif kök: Gövde , dal , sürgün veya çeliklerden oluşan köklerdir.

Agregat : Toprağın teksel taneciklerinin bir araya gelerek (kümeleşerek) çeşitli yapıştırıcı maddelerle bağlanmaları sonucu oluşan ikincil yapı birimleridir.

Akarisit : Akarlara karşı kullanılan tarımsal ilaçlardır.

Antagonistik etki : Gübrelerde iki bileşimin birbirinin alımını engellemesi

Antidot: Kelime anlamı panzehir olup, bir zehirin etkisini tamamen gideren veya kısmen hafifleten maddedir.

Apical dominanse : Tepe sürgünü baskınlığı

Apomiksis : Tohumda döllenme olmadan meyve oluşumuna apomiksis denir

Arz: Yeryüzü

­ B ­
Bakteriyofaj : Bakteriler üzerinde yaşayan ve onlar üzerinde hastalık sebebi olan virüslerdir.

Başkalaşım : Böcekler larva evresinden ergin evresine geçebilmek için birtakım değişikliklere uğrarlar, bu duruma başkalaşım denir.

Bekleme süresi : Pestisitin kullanımından sonra ürünler üzerindeki kalıntı miktarının tolerans değerlerinin altına düşmesi için geçmesi gereken süreye denir.

Bileşik yaprak : Birden fazla yaprakçıktan oluşan yapraklar için kullanılan terimdir

Bioassay : Öel indikatör canlı bitkiler üzerinde hormonların test edilmesi..

Bolting : Bitkilerde aşırı boy uzaması

Bonsai : Ağaçları özel saksılarda, özel tekniklerle budayarak, şekillendirerek ve bodurlaştırarak büyüterek estetik bir görüntü kazandırma sanatıdır

Bordu bulamacı : Tarımda eskiden ve şimdide kullanılan bir kimyasal ilaçtır. Bakır sülfat ve kireç karışımından oluşur.

Brucus : Depolanan tahıllarda etkili bir zararlı

­ C ­
Can suyu : Fidan ve fidelerin toprakta yeni yerlerine dikildiğinde verilen ilk suyun adıdır .

­ D ­
Damızlık : Kendilerinden döl almak üzere sürü içinden seçilmiş hayvan

Dış karantina : ülkeler arasındaki tarımsal ürün alış verişinde, zararlı ve hastalık etmenlerinin yayılmasını önlemek için alınan yasal önlemlerdir.

Doğal düşman : Bir zararlı ile beslenen zararlıyı tamamiyle ortadan kaldıran veya zararlının gelişmesini olumsuz yönde etkileyen canlı varlıklara denir.

Dormansi : Çimlenmenin durması

­ E ­
Ekonomik zarar : Eşiği artan populasyon karşısında zararlının zarar yapacak düzeye ulaşmadan, populasyonu düşürme girişimlerinin gerekli olduğu düzeydir.

Ekosistem : Bir bölgede farklı bitki veya hayvan populasyonlarının meydana getirdiği topluluk ve etrafındaki cansız çevreye ekosistem denir.

Emprenye : Ahşabın içinde bulunan özsuyu vakumla çekerek yerine çürümeye ve böcek oluşumuna karşı basınçla koruyucu madde enjekte etme işlemidir. "emprenye" maddesi çürümeyi önlediği gibi, ahşabı mantar, böcek, termit ve deniz kurdu gibi zararlılardan korur. Emprenye'li ahşaptan üretilen bu direkler diğer benzeri uygulamalara göre 10 kat daha uzun ömürlüdür. Çevre dostudur.

Etiyolleşme : Bitkinin yetersiz ışık koşullarında boğum aralarının uzaması

Etki spektrumu : Kimyasal maddenin etkisine karşı duyarlı organizmaların sayısı, o kimyasal maddenin etki spektrumunu gösterir.

Evapotranspirasyon : Bitkinin su tüketimi ve buharlaşma ile birlikte toplam su kaybıdır.

Evcil hayvan : Insan eli altında döl verebilen ve insanlara ekonomık yarar sağlayan hayvanlara denir.

­ F ­

Familya : Birçok ortak özellikleri nedeniyle bir araya getirilen cinslerin oluşturduğu topluluktur.

Fenotip : Herhangi bir kalitatif yada kantitatif karakter yönünden bireylerin gözle görülebilen yada bir ölçü veya tartı birimiyle belirlenebilen özelliklerin değeri o bireyin söz konusu karakter yönünden fenotipini oluşturur.

Fertigasyon : Sulama suyu ile kimyasal gübrelerin toprağa uygulanması

Fitopatoloji : Bitki hastalıklarını inceleyen bilim dalına fitopatoloji (phytopatology) denir.

Fitotoksik Etki : Özellikle kimyasal maddelerin (tarımsal ilaçların) bitki üzerinde meydana getirdiği zehir etkisidir.

Fitotoksisite : Tarım ilaçlarının bitkiler üzerinde meydana getirdiği zehirli etkiye denir.

Fiziksel mücadele : Kimyasal bileşikler kullanmadan, zararlıların normal fizyolojik davranışlarını bozmak veya çevre koşullarını onların dayanamayacakları şekilde değiştirmek üzere uygulanan yöntemlere fizyolojik yöntem denir.toplamak, uzaklaştırmak, yakmak gibi.

Flehman davranışı : Koçun kızgın koyunu izlerken başını kaldırması ve üst dudağını yukarıya kıvırması şeklinde göstermiş olduğu eşeysel hareket.

Floem : Asimilasyon ürünlerini ileten doku..

Fototropizm : Oksinlerin ışıktan kaçması nedeniyle oluşan ışığa yönelme olayı..(ayçiçeği vs.. )

Fumajin : Bazı böceklerin salgıladıkları tatlımsı madde üzerinde gelişen saprofit funguslardır

­ G ­
Genişke : Koyun ya da keçi yavruladığında çobana verilen bahşiş

Genotip : Bir bireyin zigot oluşumuyla birlikte sahip oldugu ,büyük ölçüde ömür boyunca değişmeden kalan bireyin taşidiğı genlerin tümüne denir.

Gossypol : Pamuk bitkisinin tohum, yaprak, dal ve köklerinde bulunan polifenolik bir pigment. (c3oh30o8)

­ H ­
Havuzlama : Saplarından lif elde edilen bitkilerde, lif hüzmelerinin sapın diğer dokularından ayrılması işlemidir.

Hayvan ıslahı : Hayvanlardan sağlanan verimleri artırmaya yönelik çabaların tümüne denir.

Herbisit : Böcek öldürücü ilaç

Hermafrodit : Hem erkek hem dişi organ bulunduran canlılara hermafroditdir.

Huminleşme : Toprataki organi maddelerin parçalanması ile ortaya çıkan bir kısım ara ürünlerin, kendi aralarında reaksiyona girerek sentezlenmsi ile koyu renkli ,kolloidal özellikteki polimer maddelerin oluşma işlemidir.

Humus : Toprağa katılan bitkisel ve hayvansal kökenli organik maddelerin, toprakta parçalanmasından sonra geride kalan az veya çok ayrışmaya dayanıklı organik maddelerdir

Hümik asit : Kısmen veya tamamı çürümüş bitki ve hayvan atıklarının oluşturduğu maddelerdir

­ I, İ ­
İnfiltrasyon : Genel anlamda suyun topraga girmesi olarak adlandirilir.

Infiltrasyon orani : Suyun topraga girme orani veya bir topragin birim zamanda absorbe edebilecegi su miktari olarak tanimlanir.

Intensite etmeni : Bitkilerin gelişme dönemlerinde belli zamanda toprak çözeltisinde bulunan bitki besin maddeleridir.

Irk : Tür içinde de birbirine daha çok benzeyen hayvan gruplarına denir

­ J ­
Jeotropizm : Yatay yatırdığımız bir bitkinin (örneğin masa üzerine bir kısmı boşluğa gelecek şekilde koydoğumuz bir gül) g kuvveti,oksinlerin etkisi ve kendi ağırlığından dolayı eğilmesi olayı.

­ K ­
Kalibrasyon : Ilaçlamada kullanılan taşıyıcı madde (genellikle su) ile kullanılacak olan kimyasalın biri birine olan oranıdır.

Kallus : Hücrelerin düzensiz bir şekilde yığılmaları ile oluşan dokudur.

Kalıtım derecesi : Genotipik varyansın fenotipik varyanstaki payıdır.

Kan tazeleme : Sürü düzeyinde genotipik varyasyonun artışını sağlamak için dişilerin aynı ırktan, ancak başka sürülerden üstün verim yeteneğine sahip erkeklerle çiftleştirilmesi

Kapasite etmeni : Toprağın katı fazında bulunan bitki besin madde miktarına denir.

Karakter : Bir canlıda bulunan,gözle görülebilen yada herhangi ölçü veya tartı birimiyle belirlenip ifade edilebilen özelliklerin tümüne karakter yada ıra denir.

Kaşektik : Yeterli gelişme gösterememiş, kötü kondüsyonlu hayvan

Kimyasal mücadele : Kimyasal maddeler (tarımsal ilaçlar) kullanılarak zararlıların etkinliklerinin azalmasına veya yok edilmesine kimyasal mücadele denir.

Klamidospor (chlamydospor) : Bazı funguslarda oluşturulan kalın çeperli , çevre koşullarına dayanıklı, eşeysiz devam sporlarıdır.

Komplike : Karmaşık,ayrıntılı,detaylı...

Kompozit çeşit : Değişik orjinli açık tozlanan çeşit,hibrit ve kendilenmiş hat gibi materyallerin belirli oranlarda karıştırılmasıyla elde edilen ve izole parsellerde toplu seleksiyon ile genetik özellikleri korunan açık tozlanan çeşitlerdir.

Konstitusyon : Hayvanların organ ve organ sistemlerinin karşılıklı uyum ve denge içinde çalışmalarıyla ilgili olarak ortaya çıkan çevreye karşı koruma yeteneğidir.

Kontak etki : Tarımsal ilacların etki mekanizmasıdır. Böceklere uygulanan tarınsal ilaçların deri yoluyla etkili olmasıdır.

Kotonizasyon : Ketende havuzlama süresi geciktirildiğinde pektin parçalayıcı bakterilerin, lif hüzmelerinin içine girerek hüzmeleri parçalaması sonucu uzun lifler yerine kısa,çürük ve kolaylıkla parçalanabilen liflerin oluşmasına denir.

­ L ­
Lezyon : Hastalığın yoğunlaştığı bitki dokusu

­ M ­
Malç : Ağaç,çiçek ve sebze gibi ekili bitkilerin çevresindeki toprağın bir takım maddeler serilerek örtülmesine malçlamak veya malç yapmak denir.

Marya : Damızlık dışı koyun

Mineralizyon : Topraktaki organik maddenin parçalanarak inorganik maddeler haline dönüşmesi olayıdır.

Mira : Dört katlamalı ve toplam yüksekliği dört metre olan ahşap, tahta(lata)

Mücadele Yöntemi : Bir zararlı veya mevcut zararlıların etkinliğini azaltmak için çaba sarfederek izlenen yoldur.

­ N ­
Nekroz : Bitkide görülen ölü, esmer, kuru lekeler veya ölü bölgeler.

Nematod : Hayvanlar aleminin nematoda şubesine bağlı olan vucutlarında herhangi bir segmentleşme olmayan, uzunlukları genellikle 2 mm cıvarında, genişlikleri ise 20­100 mikron arasında olan canlılardır.

Ninf : Pupa dönemi geçirmeden, ergin hale gelen böceklerlerin olgunlaşmamış formlarıdır.

Nispi nem : Belirli bir sıcaklıkta havanın taşıdığı su buğarı miktarının o sıcaklıkta taşıyabileceği en yüksek su buharı miktarına oranı olup , % olarak ifade edilir.

Nivo : Arazide yükseklik ve yatay açı değerlerinin ölçülerek yeryüzündeki herhangi bir noktanın esas alınacak kıyas düzlemi veya röper noktasına göre yükseklik değerlerinin bulunmasına yarayan alettir

­ P
Parankima : Bitkinin hemen her organında bulunan ve bitkinin temel yapısını meydana getiren doku.

Partenokarpi : Tohumsuz meyve oluşumuna partenokarpi denir

Patojen : Enfeksiyona veya gıda zehirlenmesine neden olan mikroorganizmalardır

Perkolasyon : Suyun toprak icerisinde asagi dogru hareketine denir.

Pestisit : Bitki gelişmesini olumsuz yönde etkileyen hertürlü zararlıya karşı kullanılan zirai ilaçların tümüdür.

Populasyon : Sınırlı bir çevrede yaşayan aynı tür organizma topluluğuna populasyon denir.

Predatör : Biyolojik mücadelede zararlılarla savaşta kullanılan faydalı böceklere predatör denir

Preparat : Kimyasal mücadelede kullanılan tarımsal ilaçlar, etkili madde ve dolgu maddelerinden oluşan bir özel karışım halindedir. Bu hazır durumdaki ilaçlara preparat denir.

­ R ­
Rezidü (kalıntı) : Kullanılan ilacın belirli süre sonra kullanıldığı yüzeyde (ortamda) kalan miktarıdır. özellikle insan ve çevre sağlığı bakımından önemli olup, ppm ile ifade edilir.

Rototiller : Tohum yatağı hazırlamak ve anız bozma işlemlerinde çok amaçlı olarak kullanılabilen toprak işleme makinası.

­ S ­
Sarı kıvrım : ohumun çimlenmesinde toprak yüzeyine çıkmasını etkileyen olumsuz şartlar bulunmaktadır.işte bu olumsuz şartların etkisiyle çimlenen taohum toprak altında kalarak kıvrılır. buna sarı kıvrım olayı denir. sarı kıvrıma sert tabaka,kaymak tabakası ya da tohumun istenen ölçülerden daha derine ekilmesi sarı kıvrıma sebep olur.

Seleksiyon : Bir karakter yönünden populasyon ortalamasından üstün oldugu tahmini edilen bireylere döl verme şansı tanımaktır yani damızlık olacak hayvanların seçimidir.

Self pruning : Bodur bitkilerde bodurluğun kontrol edilmesi

Senecence : Bitkide yaşlanma

Sentetik kompost : Kompost yapımında at gübresinin kullanılmadığı tamamen bitkisel artıklardan oluşan komposttur.

Sistemik Etki : Zirai ilaçların bitki iletken dokusu tarafından taşınarak hastalık ve zararlı etmenlerine karşı etkili olmasına denir

Soil crust : Kaymak tabakası

Sprout : Sürgün

Stratifikasyon : Tohumların çimlenebilmesi için gerekli olan soğuklama ihtiyacına denir..

­ T ­
Toksik Madde : Canlı organizmaya (insan ve sıcak kanlı hayvanlara) ağız, solunum, deri ve enfeksiyon yolu ile girdiğinde normal fizyolojik ve biyokimyasal mekanizmaları bozan veya fazla miktarda canlının ölümüne sebep olan kimyasal maddelerdir.

Toksite : Kimyasal maddelerin vücutta zarar verebilme potansiyeli diye tanımlanabilir.

Tolerans (maksimum rezidü miktarı): Kullanılan ilacın insan ve hayvan yiyeceği olarak tüketilen ürünler üzerinde göz yumulabilen kalıntı miktarı olup ppm veya ppb ile ifade edilir. Bu değerler üzerinde olan pestisit miktarı insan ve hayvanlar için zehirlidir

Toprak burgusu : Toprak burgusu,fidan,çit direği,elektrik direği gibi bir çok alanda çukur açılmasında ,traktöre takılarak kullanılan bir makinedir.

Toprak profili : Toprağın katmanlarının dikine gösterilmesidir. yani toprağın dikine kesitidir.

Total herbisit : Bütün yabancı ot ilacı

Transpirasyon : Havanın emme kuvveti sayesinde bitkinin hava ile temasta organlarından dışarıya subuharı verilmesi olayı.

Tropizma : Bitkilerin uyartılara karşı yönelmesi durumu.

Tür : Çevre kosulları ne olursa olsun değişmeden kalan belirli görüntüler yönünden birbirine benzeyen ve bu özellikleri döle geçiren,çiftleştiklerinde döl verim yeteneğine sahip(fertil,doğrugan)döller veren bireylerin olusturdugu gruplara tür denmektedir.

­ V ­
Viroloji : Virüsleri inceleyen bilim dalıdır.

­ Z ­
Zonal : Büyük alanları kapsayan demektir.örneğin zonal iklim:büyük alanların iklimi..

Zorunlu bitki besin elementleri : Bazı elementlerin yokluğunda bitki hayatını sürdüremez.işte bu besin elementlerine zorunlu bitki besin elementleri denir.